Tag Archive istanbul doğa

’EN ÇEVRECİ ULAŞIM ARACI BİSİKLET TÜRKİYE’DE DE GÜNDEN GÜNE YAYGINLAŞIYOR’

Anadolu Ajansına açıklamalarda bulunan Türkiye Bisiklet Federasyonu Başkanı Erol Küçükbakırcı, Türkiye’de bisiklet kullanımının günden güne yaygınlaştığını söyledi.

İnsanların hem sağlık hem de çevre için bisiklet kullanması gerektiğini belirten Küçükbakırcı, “Bisiklet sporu, yaşın olmadığı bir spor. İster 7 yaşında ol, ister 77 yaşında ol. Ayakta durabildiğin sürece, yürümekte zorlansan bile bisiklete binebilirsin. Hem aç hem de tok karna yapılabilen ve de mutluluk veren bir spor.” dedi.

Bisikletin hava kirliliğini önlediğini, enerji tasarrufu ve sağlık harcamalarının da önüne geçtiğini vurgulayan başkanımız Küçükbakırcı, “Türkiye’de bisiklet sanayisi son 3 yılda kendini birkaç defa yenilemiştir. Her geçen gün bisiklet ve bisikletli sayımız artıyor. Bu yıl ülke genelinde yaklaşık 300 kilometre bisiklet yolu tamamlanmış olacak. İnsanlar, güvenli, bölünmüş bir yol istiyorlar. Sinyalizasyonu olan, kanunla korunmuş bir yol yapıldığı zaman kesinlikle ülkemizin büyük çoğunluğu bisiklete binecek. Yayanın korunduğu gibi bisikletlilerin de korunması lazım. Bunu yaptığımız zaman ülkemiz kurtulmuş olacak, dünya kurtulmuş olacak.” diye konuştu.

Türkiye’nin en uzun bisiklet yolunun Konya’da olduğunu belirten Küçükbakırcı, “Konya’mızda şu an 550 kilometre bölünmüş bisiklet yolu var. Bu, dünyada New York’tan sonra ikinciyiz, demek.” ifadesini kullandı.

Bisiklet kullanımının yaygınlaşması için seçilmiş belediye başkanının bisikleti sevmesi gerektiğini aktaran Küçükbakırcı, şunları kaydetti:

“Bizim mevcut belediye başkanımız bisikleti seviyor, önceki belediye başkanlarımız da bisikleti seviyordu. Bu nedenle kullanımımız yaygın. Zaten bu nedenle Konya ülkemizde bir numara, dünyada da iki numarayız. Konya’da ata sporumuz bisiklettir. Ulaşımda zaten eskiden beri kullanılan bir araçtır. Bugün 85 yaş ve üzerindeki abilerimizden günlük 40 kilometre bisiklet kullananlar var. 85 yaşında futbol oynayan duydunuz mu? Hayır, demek ki bisiklet, insanın sağlığına katkı sağlıyor. Onun için herkesi bisiklete binmeye davet ediyoruz.”

Bisiklet kullanımının daha güvenli hale gelmesiyle Türkiye’nin bu konuda dünyada bir numara olabileceğine dikkati çeken Küçükbakırcı, “Avrupa’da otomobil ehliyeti alabilmek için girilen sınavda, bisikletle ilgili 5 soru çıkıyorsa, bizim de gerekli farkındalıkları yapmamız lazım. Bunları yaptığımız zaman 80 milyon nüfusumuzun 40 milyonu bisiklet kullanacaktır. Sanıyorum şu an 20-25 milyon kişi bisiklete biniyor. Düzenli olarak gruplarla, doğa turlarına, spora çıkan 2,5 milyon kişi var. Ülkemizde 2,5 milyon kişi düzenli bisiklet kullanıyor.” değerlendirmesini yaptı.

Salgın döneminde bisikletin ne kadar önemli bir ulaşım aracı olduğunu bir kez daha gördüklerini belirten Küçükbakırcı, “Bugün koronavirüs çıktı, otomobiller durdu. Kimse otomobiline binemedi. Hava kirliliği azaldı. İstanbul’dan baktığınız zaman Yalova’yı görüyorsunuz. Temiz hava için dünya bisiklete destek veriyor. Bisiklet en çevreci ulaşım aracıdır. Diyelim ki İstanbul’da, Bostancı’da, Kozyatağı’nda ve o civarda Küçükyalı’da, hatta Kartal’da oturanlar Harem’e kadar veya Kadıköy’e kadar bisikletle geldiler, oradan vapura binip karşıya geçtiler. İşlerini görüp tekrar geri geldiler. Aynı Amsterdam’daki gibi. O zaman tamamen enerji tasarrufu oluyor, hareketli yaşam oluyor. Böyle olunca da insanlar sağlıklı oluyor” dedi.

İstanbul Doğa Sporları Kulübü olarak bisiklet faaliyetlerine başladık.

Bisiklet antrenmanlarımızı etkinlik yönetim sitemiz olan www.istanbuldoga.net adresinden takip edebilirsiniz. Ayrıca bisiklet kulübümüze katılmak için bilgi@istanbuldoga.org mail adresimize yazabilirsiniz.

Tags, ,

Rüya Kamp – Torkul Göleti

Havaların ısınmasıyla kamp etinlikleri sıklaşmaya başladı. Sevgili etkinlik sorumlusu arkadaşımız Mehmet Koç’un Torkul Göleti etkinliğini görünce sevindim. Uzun yıllar olmuştu bu cennet köşesini görmeyeli.

Sabah 6 da çıktı aracımız yola incirliden. yaklaşım 3.5 saat sürdü yolculuğumuz. Evet az değil ama ne var ki İstanbuldan 3 saat uzaklaşmazsanız doğanın özüne ulaşamıyorsunuz.

Kamp alanına  ulaştığımızda sabah sisi oturmuştu göletin üzerine. Karşılar kıyılar görünmüyordu. Keşif ekibi işe koyuldu ve 25 kişilik ekibimiz için en uygun kamp noktasını kısa sürede belirledi.

İstanbul Doğa Kamp Karavan federasyonuna bağlı bir kulüp. Federasyonun da belirlediği kurallara göre etkinlik sorumluları kampı organize ediyor. Bu kurallar gereği  kamp alanının yerleri belirlendi, tuvalet bölgeleri bay-bayan belirlendi, kamp ateşinin yeri tesbit edildi. Ateş yeri çok önemli istanbul doğa ekibi bu konuda çok hassas.

Tüm çadırların yerleri ekipte kontrol ediliyor çadırların olası doğal durumlardan en az etkilenecek yerlere kurulması ağlanıyor.

Hayvan riski olan bölgelerde çanlı güvenlik şeridi kullanılıyor.

Tüm bu kontroller ve prosedürlere birlikte çadırlarımızı kurduk. Rehberler eşiliğinde kampın yaşlı ve genç delikanlıları oduna çıktı. Hiçbir ağaç kesmeden düşen odunlardan kamp ateşi için odun toplandı.

Tüm gün göl kenarında oturup muhteşem manzarayı kuşların serenatı ile izledik. akşam kamp ateşi etrafındaki dost sohbetleri ve şarkılar emin olun çok farklı hissettiriyor insana.

Açık söylemek gerekirse gece soğuktu. Ama sağlam ekipmanla gidenler soğuk havadan çok etkilenmedi. Ertesi gün güneş kendini bulutların arasından kısa kısa gösterdi.

Sanırım artık bu harika cennet köşesinin resimleri ile sizleri baş başa bırakmamın zamanı geldi.

Duyar gibiyim soruları. Bu mini cennet tatilinin maliyeti Resmi dernek üyeleri için 90 TL. idi.


Notice: Undefined index: SLGF_open_link in /home/u9340056/public_html/wp-content/plugins/simple-lightbox-gallery/simple-lightbox-slider-shortcode.php on line 97

Notice: Undefined index: SLGF_label_Color in /home/u9340056/public_html/wp-content/plugins/simple-lightbox-gallery/simple-lightbox-slider-shortcode.php on line 98

Notice: Undefined index: SLGF_desc_font_Color in /home/u9340056/public_html/wp-content/plugins/simple-lightbox-gallery/simple-lightbox-slider-shortcode.php on line 99

Notice: Undefined index: SLGF_btn_Color in /home/u9340056/public_html/wp-content/plugins/simple-lightbox-gallery/simple-lightbox-slider-shortcode.php on line 100

Notice: Undefined index: SLGF_btn_font_Color in /home/u9340056/public_html/wp-content/plugins/simple-lightbox-gallery/simple-lightbox-slider-shortcode.php on line 101

Notice: Undefined index: SLGF_button_title in /home/u9340056/public_html/wp-content/plugins/simple-lightbox-gallery/simple-lightbox-slider-shortcode.php on line 102

Notice: Undefined index: SLGF_Light_Box in /home/u9340056/public_html/wp-content/plugins/simple-lightbox-gallery/simple-lightbox-slider-shortcode.php on line 103

Torkul Göleti Kampı

Çadır desteğinden dolayı Kamperest Outdoor mağazasına teşekkür ederiz.

Tags, ,

Göynük Gezimiz

 Taraklı Göynük Çubuk Gölü Gezimizin Göynük Bölümüne Dair Notlar…

GÖYNÜK GEZİ REHBERİ

Sabah saat 06:30 da İstanbul’dan yola düştük ve Taraklı gezimizin ardından Göynük‘e doğru yola çıktık. (Taraklı gezisini okumak için buraya tıklayınız.)

Göynük’e vardığımızda saatimiz 12:30 gösteriyordu, bu da demek oluyor ki yaklaşık 2 saat zamanımız vardı bu zamanı da güzel bir şekilde kullanmak için bir an önce yollara düştük.

Tarih olarak merkez ve hemen yakın köylerde 2000-3000 yıllık eserler bulunan Göynük’ün tarihi Friglere kadar uzanmaktadır. Bütün Anadolu gibi Pers istilasından nasiplenmiş, Romalılar tarafından ihya edilmiş daha sonra da Osmanlı Devleti yönetiminde asırlar geçirmiş Göynük bugün konaklar ve türbeler ilçesi olarak adlandırılabilir.

Göynük tıpkı Taraklı gibi ahşap mimarinin harika örneklerine sahip, 150-200 yıllık konaklardan ayakta kalanların birçoğu ev ve butik otel olarak kullanılıyor.

Tarih kokan bu kent bir yanıyla da “Yaşamın Kolay Olduğu Kentler”den birisi yani Cittaslow. Şu ana kadar Türkiye’den 15 kent bu ünvana mazhar olmuş durumda ve bugün biz Taraklı ve Göynük’ü gezerek ikisini aynı gün görme fırsatına kavuşacağız. (Akyaka, Eğirdir, Gökçeada, Gerze, Halfeti, Mudurnu, Perşembe, Şavşat, Seferhisar, Uzundere, Vize, Yalvaç, Yenipazar) Peki nedir Cittaslow, 1999 yılında ortaya çıkan bu hareket, kısaca “insanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentler” felsefesiyle hareket etmektedir. Bugün Dünya’da 28 ülkede 182 kente ulaşmıştır. Detaylı bilgi için: http://cittaslowturkiye.org/)

Çınarlar Köprüsü ve Anıt Ağaçlar

Tarihi evlerin dizili olduğu ve çarşıya bağlantı sağlayan Çınarlar Köprüsü ve çevresini görerek başladık Göynük hızlı turumuza, Köprünün hemen yanında bulunan anıt ağaçları seyyar satıcılar biraz engellese de arkasında çınar gölgesinde oturabileceğiniz çay bahçeleri de mevcut.

Zafer Kulesi

Göynük gezimize Göynük’ün simgesi olmuş Zafer Kulesi ile devam etmek için yine buram buram tarih ve kültür kokan ara sokaklardan yokuşu tırmanmaya başladık. Kule Cumhuriyet döneminde yapılan ilk tarihi yapıymış (ilk olmasa da ilklerden biridir kesinlikle). Cumhuriyet’in ilk Kaymakamı olan Hurşit Bey tarafından yapılan Zafer Kulesi, Göynük’ün milli mücadeledeki desteğini temsil etmek amacıyla yapılmış. 2004 yılında restore edilmeye çalışırken yanmış daha sonrai 2017 yılının Nisan Mayıs aylarında tekrar restore edilmiş. 3 katlı ahşap Zafer Kulesine çıkmak yasak ancak bu yükseklik, mükemmel bir Göynük manzarası sundu bize, siz de buraya kadar çıkarsanız vadinin diğer tarafına , yeni Göynük diyebileceğimiz ve 10 katlı Toki binalarının olduğu tarafa hiç bakmayın. Anadolu’yu bu şekilde Toki ile doldurunca korkuyorum birkaç bin yıl sonra bize de Hititler, Frigler gibi Tokililler diyecekler…  Biz burada çektiğimiz mükemmel fotoğrafların ardından yeniden geldiğimiz yönün diğer tarafından aşağılara vadiye doğru indik.

Akşemseddin Türbesi

Zafer Kulesinden indikten sonra hemen yanımızda kalan Türbe’yi ziyaret ettik. 1389 yılında Şam’da doğan ve Fatih Sultan Mehmet’in hocası olan Akşemseddin, Göynük’ten geçerken burayı çok beğeniyor, nasıl beğenmesin ki iki tepe arasında kalan vadiye kurulmuş ortada da sakin akan bir dere ile huzurlu bir kent burası ve Akşemseddin bu huzurlu ilçede vefat ediyor. Akşemseddin’in türbesi Fatih Sultan Mehmet tarafından 1464 yılında yaptırılmış. Her yıl mayıs ayı sonunda ona ilçede özel şenlik düzenleniyor. Türbenin içinde iki oğlunun da sandukaları var, hemen dışında ise eşi ve kızlarının mezarları bulunuyor.

Gazi Süleyman Paşa Cami

Akşemseddin Türbesi Gazi Süleyman Paşa Cami önündeki alanda bulunuyor bu camii ise 2. Osmanlı Padişahı Orhan Bey’in büyük oğlu Şehzade Gazi Süleyman Paşa tarafından 1331 ile 1335 yılları arasında yaptırılmış. Bölgedeki ilk Osmanlı eserlerinden biri ayrıca taş işçiliği ve sağlamlığı ile dikkat çekiyor. Cami 1948-1960 yılları arasında restore edilmiş. Bu cami yapımında rivayet odur ki, bir isçi elinde bir taşı koymadan getirip götürüyor. Süleyman Paşa durumu fark edip işçiye nedenini sorduğunda, işçi, sabah yıkanamadığı için mübarek yapının temeline taş koymak istemediğini söylüyor. Bunun üzerine Süleyman Paşa da cami inşaatı yanına bir hamam yapılması emrini veriyor. Caminin hemen yanında da bu hamam bulunuyor.

Artık saatlerimizin 2’yi geçmesi herkesi acıktırmıştı biz de cami avlusunda yemek için serbest zaman verdik, grubun tümü biz daha türbe cami derken Paşazade Konağına gitmiş bile, arkalarından biz de öğle yemeğimizi orada yedik. Bu arada belirtelim keşkek yiyecekseniz Taraklı’da yiyin, bu kadar yakın olmasına rağmen burada keşkek bulamadık, güveçte mantar, kuru fasulye (buranın en güzel yemeği, güveçte etli yaprak sarma, tahinli kabak tatlısı benim yediğim veya tadına baktığım yiyecekler olarak hepsi de çok güzeldi.

Son olarak Göynük’te yaşayanların da tıpkı taraklı’da olduğu gibi Manav olduğu kabul ediliyor. Manavlar için ise bazı yerlerde Türk/Türkmen olduğu yazılıdır ve yörüklerin yerleşik hayata geçenlerine deniliyor, bazı kaynaklar ise kökenlerinin Türklerin Anadolu’ya gelişinden de çok daha öncesine dayandırmakta hatta Anadolu’nun en eski yerleşik halkı olduğunu kabul etmektedir.

Aslında Göynük’te daha fazla zaman geçirecek olsanız gezebileceğiniz Müze ve Türbelerin sayısı da artacaktır, biz yaklaşık 2 saat süren hızlı Göynük turumuz sonrasında yeniden otobüsümüze binerek bir sonraki durağımıza yani Çubuk Gölü’ne doğru yola çıktık. Aşağıda bu geziden birkaç kare daha görebilirsiniz.

www.AzCok.Net

Tags, , ,

Taraklı Gezimiz

Taraklı Göynük Çubuk Gölü Gezimizin Taraklı Bölümüne Dair Notlar..

TARAKLI

Günün bu saati havanın en soğuk olduğu saate yakın bir soğuklukla karşılasa da biraz kendimize gelmemizi de sağlıyor. Neyse ki gün ışıdıkça havanın ısınacağını ve genellikle bulutlu da olsa güneşi göreceğimizi biliyorduk, bir fotoğraf gezisi için ideal diyebilirim, bu tür havalar için.

Bakırköy’den çıksanız bile kendi aracınızla gitseniz 2-2,5 saatte gidebileceğimiz bir yer ilk durağımız olan Taraklı, ancak yol boyunca diğer arkadaşlarımızı alarak gittiğimiz için planımız 3,5-4 saatte ulaşmak ve yol üzerinde bir de kahvaltı yapmaktı. E80(TEM) karayolunun Sakarya Bilecik Sapağından çıktıktan sonra sol tarafımızda kıvrım kıvrım akan Sakarya Nehrini takip ederek güneye doğru 23 km daha yol yaptık.

Planda küçük değişiklikler yaparak yol üzerindeki Çakır Dinlenme tesislerinde topluca kahvaltı yaparak başlamış olduk güne. Burada tesisisn kendi kahvaltısı, çorbası da vardı ancak birçoğumuz yaımızda getirdiklerimizi güzel ve büyük bardaklarda sunulan çay eşliğinde yedik.

TARAKLI

Taraklı nam-ı diğer Mümkünlü Safranbolu’dan geri kalır bir kent değil ancak nedense adını Safranbolu kadar duyurabilmiş de değil. Önce neden Mümkünlü denildiğini hatırlayalım, Taraklı’nın 2010 yılında Şener Şen ile Olgun Şimşek’in oynadığı TTNET reklamındaki adı Mümkünlü ve sloganı da “burada her şey mümkün”. (Reklamı Buradan izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=DbrbAp07qjk )

Taraklı aslında tarihi Osmanlı’dan da önceye dayanan bir kent, adını ise halkın ahşap kaşık ve tarak yapmasından aldığı, bu nedenle tarakçı olduğu sonra Taraklı’ya dönüştüğü rivayet ediliyor. Kent ve tarak geçmişinden Evliya Çelebi Seyahatnamesinde de bahsediliyor.

Safranbolu’dan geri kalır bir yer değil diyoruz ama burada bir parantez açmakta da fayda var, bizim şehirlerimizde öyle yüzlerce yıllık hatta binlerce yıllık evler, konaklar, binalara göremememizin sebebi ahşap mimari anlayışımız, Avrupa’da taş evler, binalar yaygın iken Anadolu’da ahşap evler, konaklar yaygın, bunun sonucu olarak da evlerimiz yangına, depreme, zamana yeteri kadar dirençli değil. Bu nedenle de sayısı son derece sınırlı olan tarih kokan kentlerimizi özenle korumamız gerekiyor.

Tarih kokan bu kent bir yanıyla da “Yaşamın Kolay Olduğu Kentler”den birisi yani Cittaslow. Şu ana kadar Türkiye’den 15 kent bu ünvana mazhar olmuş durumda ve bugün biz Taraklı ve Göynük’ü gezerek ikisini aynı gün görme fırsatına kavuşacağız. (Akyaka, Eğirdir, Gökçeada, Gerze, Halfeti, Mudurnu, Perşembe, Şavşat, Seferhisar, Uzundere, Vize, Yalvaç, Yenipazar) Peki nedir Cittaslow, 1999 yılında ortaya çıkan bu hareket, kısaca “insanların birbirleriyle iletişim kurabilecekleri, sosyalleşebilecekleri, kendine yeten, sürdürülebilir, el sanatlarına, doğasına, gelenek ve göreneklerine sahip çıkan ama aynı zamanda alt yapı sorunları olmayan, yenilenebilir enerji kaynakları kullanan, teknolojinin kolaylıklarından yararlanan kentler” felsefesiyle hareket etmektedir. Bugün Dünya’da 28 ülkede 185 kente ulaşmıştır. Detaylı bilgi için: http://cittaslowturkiye.org/)

Hacı Atıf Hanı (Tarihi Han)

Taraklı, İpek yolu olarak anılan Bağdat Yolu üzerinde olduğundan kervanların Taraklı’da konakladığı ve yılların hiçbir zaman eskitemediği tarihi han restorasyondan sonra otel olarak işletilmesi planlanmıştı ancak şu an yine boş ve atıl kalmış durumda. Hemen yanındaki Çakırlar Konağı, Kadirler Konağı ve Kurşunlu Camii ile güne görsel olarak mükemmel başlamamızı sağladı en azından benim için.

Yunus Paşa Camii -Kurşunlu Camii

Bizde gezimize Kurşunlu Camii ile başlıyoruz, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sırasında Vezir-i Azamı Yunus Paşa tarafından 1517 yılında yaptırılan Yunus Paşa Camii, kubbesi kurşun kaplı olduğundan, halk arasında “Kurşunlu Camii” diye anılır. Yunus Paşa Camii, kare planlı, tek minareli klasik uslupta inşa edilmiş, güzel bir eserdir. Burada şunu belirtmekte de fayda var, Taraklı Belediyesi dahil birçok yerde Camiinin Mimar Sinan eseri olduğu yazılı ancak grubumuzdaki tarihçi arkadaşımızın bilgilendirmesiyle Sinan’ın o tarihte mimar dahi olmadığı, bir yeniçeri olduğu, o tarihte ilk seferine çıktığını öğreniyoruz, dolayısıyla bu bilginin doğru olma olasılığı çok çok zayıf ayrıca Kanuni döneminde eserler bırakan Mimar Sinan’ın Baş Mimarı olması nedeniyle bazı eserleri doğrudan kendisi yapmasa da, sadece onayından geçtiği için Mimar Sinan eseri olarak da anıldığını belirtmekte fayda var, bu yüzden, bugün bu eserlerden hangisi/hangileri bu şekilde anlamak pek zor.

Tarihi Hamam

Hamam, ilçe merkezinde, Yunus Paşa Cami’ne yakın bir yerdedir. Hamamın ilk yapıldığı yıllarda, hamamdan çıkan buhar, yakınındaki Yunus Paşa Camii’ni merkezi sistemle alttan ısıtılmasında kullanılıyormuş. O dönemin şartlarında böyle birşeyin olması gerçekten çok şaşırtıcı.

Hisar

İlçenin savunulmasında stratejik öneme sahip olan “Hisar Tepesi”tarihi kalıntılar olan su sarnıçları ile ilçenin kalesi görünümündedir. Hisar Tepesi’ndeki iki su sarnıcı MÖ..1000- MÖ..2000 yılları arasını tarihlemektedir. Bu kadar yukarıya çıktıktan sonra tekrar iniş ve çıkış güzergahlarını izleyerek Çınar ağacına doğru devam ediyoruz.

Taraklı Sokakları

Tarihi mekanlar, konaklar, camiler arasında kalan ve buram buram tarih kokan daracık sokaklar Arnavut Kaldırımı mimarisinde yapılmış hatta sokaklarda yük taşıyanların dinlenmeleri için dinlenme taşları da bulunuyor, yokuşları göz önüne alındığında nelerin düşünüldüğünü anlayarak bir kez daha şaşırıyor insan. Şimdi sıra Arnavut kaldırımları ile donatılmış kentin dar sokaklarında kaybolup sokakların tadını çıkarmakta. Biz de Hisar’a çıkarken, geri dönüp Yaşlı Çınar’a doğru giderken öyle yaptık. Hatta yol üzerinde gördüğümüz ve henüz gerçekleşmiş bir yangınla Taraklı’nın en güzel evlerinden birini daha kaybettiğine tanık olduk, ön cephesi kurtulmuş binanın pencere çerçevelerindeki işçilik dahi çok güzel şekilde duruyordu.

Çınar Ağacı

Kentin Yusuf Bey Mahallesi’nde 7 asırlık çınar ağacı Osmanlı Kültürünü gelecek nesillere aktarmaktadır. Osmanlı devleti topraklarına kattığı her yerleşim yerine çınar ağacı dikme geleneğinin Taraklı’da da sürdürmüş. Asırlık çınar ağacı büyük bir yangın tehlikesi geçirmiş, ancak neyse ki çok büyük bir zarar görmeden kurtarılmış. Hemen yanı başındaki çeşmenin de bir vakıf eseri olduğunu ve 1735 yılından kaldığını öğrendim. Çınarın yanında zaman geçirip bol bol fotoğraf çektikten sonra yeniden kent meydanına doğru harekete geçtik, yine hiç görmediğimiz sokaklarda, tarih ve kültür kokan evler arasından yürüyerek otobüsümüze ulaştık.

Yaklaşık 2 saat süren hızlı Taraklı turumuz sonrasında yeniden otobüsümüze binerek bir sonraki Cittaslow durağımıza yani Göynük’e doğru yola çıktık. Aşağıda bu geziden birkaç kare daha görebilirsiniz.

Kaynak : AzCok.Net

Tags, , , , , ,

Fuji Film ile fotoğrafçılık eğitimi

KARAKÖY SOKAKLARINDA KISA BİR TARİH VE FOTOĞRAF GEZİNTİSİ

İSTANBUL DOĞA VE FUJİ FİLM İŞBİRLİĞİ İLE 28 TEMMUZ 2018 CUMARTESİ GÜNÜ KARAKÖY SOKAKLARINDAFOTOĞRAF EĞİTİMİ VE GEZİSİ YAPTIK
Fuji Film fotoğraf makineniz olmasa bile gel demişti İstanbul Doğa üyelerine ve biz de 30 kişiyle birlikte bu çağrıya uyarak hem eğitim alalım hem eğlenelim hem de Karaköy Sokaklarını gezelim dedik.

Saat 11:00’da Karaköy tramvay durağı önünde buluşarak başladık güne ve hemen kalabalık bir grup olarak yürüyerek 5 dk uzaklıkta bulunan Fuji Film eğitim merkezine gittik.

Burası Kemankeş Kara Mustafa Paşa Mahallesindeki Kemankeş Caddesinde bulunuyor. tabi bu kadar kemankeş adını duyunca kim bu Kemankeş diye merak ediyor insan, ancak Osmanlıda yakın tarihlerde birden fazla kemankeş sadrazam yaşamış ve arka arkaya öldürülmüşler neredeyse.

Muhteşem Yüzyıl Kösem dizisini izleyen varsa (ki pek sanmıyorum) orada Kemankeş  Kara Ali Paşanın yaşadığı dönem anlatılıyor yani 4. Murat döneminde yaklaşık 7 ay kadar (çok kısa değil mi) sadrazamlık yapmış birisiymiş ancak Kemankeş Kara Mustafa Paşa 1644’e kadar 5 yıl sadrazamlık yapmış.

Yaklaşık saat 13:30’a kadar burada görseller eşliğinde eğitim, fotoğraf makinesinin kullanımı anlatımı yapıldıktan sokağa adım attık. İlk durağımız inşaatlar içinde yürüdükten sonra Fransız Geçidi’ne vardık. Burası neden Fransız Geçidi bilinmiyor, zira mimarının adı da yazılı değil. Oldukça sade iki bina arasındaki geçidin kapıları gösterişlidir ve bu yönüyle dikkat çekmektedir, binanın yapım tarihi 1860 yılı olup, 1988 yılında korunması gerekli tarihi eser kategorisine alınmıştır.

Geçide girdiğimizde yerde yatan köpek herkesin dikkatini çekti hemen ve bol bol fotoğrafladık, mutlaka iyi fotoğrafları vardır ancak arkadaşlarımın çektiklerinden biri bizi de kadraja sığdıran kare olarak yanda/aşağıda.

Buradaki kafelerin masaüstlerinde duran çiçeklerden ve objelerden birkaç macro çekim veya alan derinliği denemesi yaptıktan sonra Kılıç Ali Paşa Cami, Medresesi ve Hamamına yürüdük.

Kılıç Ali Paşa bir İtalyan olmasına rağmen, uzun süren esaretten sonra Müslümanlığı seçmiş, denizci olmuş, Tunus’u alan, Libya’nın bir kısmı ile Kıbrıs’ın bir kısmını alan, İnebahtı Bozgununda bile başarılar gösteren bir paşa olarak  Kaptan-ı Deryalığa kadar yani donanma komutanlığına yükselmiştir.

Cami ise Paşa tarafından  Mimar Sinan’a yaptırılmıştır, 1580-1587 yılları arasında yapılan cami-medrese-hamam inşaatının bittiğini hem Mimar Sinan hem de Kılıç Ali Paşa’nın görmediği belirtilmektedir.

Caminin avlusunda dinlenme molası verdik, Çayeli Vakfına tahsisli medresenin kapısını çalsak da içeriye giremedik.

Caminin akan çeşmelerinde enstantane denemeleri yaptıktan sonra yolun hemen karşısında bulunan Tophane-i Amire’ye girme çabalarımız da sonuçsuz kaldı zira hem müze girişi hem de üniversite girişi kapalıydı.

Tophane-i Amire Bizans döneminde kiliselerin yer aldığı Metopon adlı bölgede kurulmuştur. Sultan II. Mehmet tarafından fetihten sonra kurulan top döküm merkezi, Osmanlı ordu ve donanmasının kullandığı askeri topların üretildiği yerdir. 1998’den  itibaren Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi olarak hizmete açılan bu tarihi askeri binada Tophane-i Amire Beş Kubbe, Tophane-i Amire Tek Kubbe ve Tophane-i Amire Sarnıçlar olmak üzere üç ayrı sergi holü bulunmakta ve bu mekanlarda yurtiçi ve yurtdışı sergiler düzenlenmekte ise de biz içeriye dahi giremedik.

Buradan yine kısa sayılabilecek bir yürüyüş ile Tünel önünden geçerek bankalar Caddesine çıktık ve Kamondo ailesinin yaptırmış olduğu Kamondo Merdivenleri önünde hatıra fotoğrafı çektirdik. tabi merdiveni boş yakalamak bir mucize gibi olsa da bunu da başardık.

Peki Kamondo ailesi kimdir? Kamondo ailesi İspanya’daki engizisyondan kaçarak ilk önce Venedik’e, ardından İstanbul’a yerleşmiş, sonra Paris’e gitmişlerse de, ailenin son üyeleri 2. dünya savaşında nazi kamplarında yok edilmişlerdir. Kamondo ailesi Kırım Savaşında Osmanlı İmparatorluğuna borç veren yani finanse eden bir ailedir. Aile Osmanlıda mülk edinme hakkı verilen ilk yabancı uyruklu şirketi kurmuştur ve bu şirket bir gayrımenkul imparatorluğuna dönüşmüştür. Aile sürekli saraya borç veren ve imtiyaz elde eden bir aile haline gelmiş ayrıca Osmanlı Bankasına rakip olan bir banka kurmuş ve İstanbul’da ilk belediyenin kuruluşunda öncülük etmiştir. Bu büyük ailenin son ferdi Katolikliği seçerek soykırımdan kurtulmuş ise de aile bu kişi ile yok olmaktan kurtulamamıştır.

Aileden İstanbul’a yadigar kalan ev ve merdivenler ile birçok han bulunmaktadır. Hatta bu evde dönemlerinde  Abidin Dino, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik, Yaşar Kemal, Orhan Veli, Oktay Rıfat, Melih Cevdet Anday gibi pek çok ünlü isim kiracı olarak yaşamıştır.

Merdivenler ise fotoğrafçıların ve film setlerinin vazgeçilmezi olmaya devam etmektedir.

Burada geçirdiğimiz zaman sonrasında yine tünel sokağından Galata Köprüsüne çıktık, güneşin batmaya yakın olması haliç tarafında çekmiş olduğumuz karelerde pek kaliteli sonuçlar elde edemesek de orta bölümünde ve geçitte çektiğimiz özellikle ters ışık fotoğrafları gayet başarılıydı.

Galata Köprüsü de tarihi Leonardo Da Vinci’ye kadar giden bir isteğe sahip, 1502 yılında Da Vinci’nin çizdiği köprü padişah 2. Beyazıt’ın onayını alamayınca 1836’ya kadar bu proje rafa kaldırılmış, 1836 yılında ilk köprü yapılmış ise de bu köprü 1912 yılında yıkılmıştır. Bugünkü Galata Köprüsü yerindeki ilk köprü ise 1845 yılında açılmıştır. Haliç üzerindeki 3. köprü yapılmış bu köprü de 1912 yılında kullanımdan kaldırılmıştır.

Haliç üzerindeki 4. köprü 1912 yılında açılmış 1992 yılında yanmıştır, bu yangının neden çıktığı bilinmemektedir. Bugün eski fotoğraflarda görünen bu köprüdür.

Şu anda kullanılan köprü ise 1994 yılında açılan köprüdür.

Köprünün doğu tarafından Topkapı sarayı ve İstanbul Boğazı fotoğraflarını çektik ve Fuji Filme doğru yürüyüşe geçtik. işte yandaki/alttaki mahşerin 5 atlısı gibi yürüdüğümüz bu kare de etkinlik sonundan.

Etkinlik boyunca çekmiş olduğumuz bütün fotoğraflara buradan ulaşabilirsiniz.

fotoğraflar için tıklayınız

Karaköy’de tarih bu binalardan ve sokaklardan ibaret değil tabi ki ancak ilerleyen tarihlerde yeni gezilerimizle biraz daha anlatmaya çalışacağım…

 

Mehmet Çiçek

www.azcokgezdim.com

Tags, , , , , ,

Sultanlar Yolu Türkiye Rotası

SULTANLAR YOLU (SULTANS TRAIL) TÜRKİYE ROTASI

Sultanların ayak izlerini takip edin!

*Kanuni Sultan Süleyman’ın ayak izlerini takip eden uluslararası uzun menzilli doğa ve tarih yürüyüş parkuru Birinci ve İkinci Viyana Sefer güzergahlarını takip ederek Viyana’dan İstanbul’a uzanıyor.

*Sultanlar Yolu girişimi, sürdürülebilir gelişmeye öncülük eden ve kültürel mirası koruyan bir kültür turizmi güzergahıdır. İnisiyatifin amacı, Kanuni Sultan Süleyman’ın ayak izlerini takip eden bir ağ oluşturmaktır. 2009 yılında başlayan bu ağ, Avusturya Viyana’dan başlayıp İstanbul’da sonlanan 2100 km’lik bir güzergahı içerir. Yol-işaret çalışmaları tamamlandığında, Sultanlar Yolu Avusturya, Macaristan, Slovakya, Hırvatistan, Sırbistan, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Türkiye’yi de içine alarak 9 ülkeden geçecektir. Dünyanın en önemli kültür yollarından biri olan Sultanlar Yolu, dünyanın her yerinden gezginleri bölgenin misafirperverlik ve saygı gibi geleneklerini yeniden keşfetmeye ve buna dahil olmaya davet eder. Bu davet, daha refah, adil ve barışçıl bir dünyanın temelini oluşturacak ilişkilere ve kaynaklara da aracı olacaktır. Sultanlar Yolu tarihi, Roma ve Bizans tarihi ile başlamakta ve modern zaman gezginlerine, tarih ve doğa aşıklarına Kanuni Sultan Süleyman’ın 1. Viyana Seferi ile Kara Mustafa Paşa’nın 2. Viyana Seferi yolunu açmaktadır. Bu yol Sırp ve Bulgar dilinde Çarların, Sultanların şehrine giden yol anlamına gelen Tsarigradski Put veya Carski Drum olarak da anılmaktadır. Birlikte, Kapıkule’den itibaren Türkiye sınırları içinde Edirne üzerinden devam eden ve Topkapı Sarayı bahçesinde biten bölümünü yaşayacağız. Bu sayede Roma döneminden beri varolan yer yer Via Militaris olarak anılan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun en görkemli döneminde kullanılan bu yolu yeniden tanıma imkanımız olacak. **

*Sultanlar Yolunun Türkiye etabı yaklaşık 400 km ve 18 günde yürünmek üzere planlandı. Bu yürüyüşü 2 günlük hafta sonu yürüyüşleri halinde gerçekleştirmeyi planladık. İlk etap Kapıkule sınır kapısından Edirne şehir merkezine kadar 41 km olacak etkinlikle programa başlamış ve tamamını sonbahara kadar bitirmiş olacağız.

*Yürüyüşün tamamında bulunan yada kısmi katılım sağlayan yürüyüşçülere Kulübümüz tarafından “Kültür Rotaları Dostu” sertifikası verilecektir.

İlgilenen arkadaşlar mdurust@tnn.net adresine mail atabilirler.  Yürüyüş program katılımcılarla birlikte hazırlanacaktır.

Faaliyet Sorumlusu : Murat Dürüst

 

 

**Kaynak: Sultanlar Yolu / Sedat Çakır / Hil Yayın

 

 

 

 

Tags, , , ,

Doğa yürüyüşleri için gerekli malzemeler

Her faaliyetin, her sporun kendine göre malzemeleri vardır. Bu malzemeleri mevsim ve bölge gözetmeden olmazsa olmazlar, mevsim ve yere göre de gerekecek malzemeler olarak ayırarak kullanırız. Malzeme seçiminde dikkate alınması gereken en önemli husus; malzemelerin maksada uygunlukları, çok amaçlılıkları, sağlamlıkları ve hafifliklerinin göz önünde bulundurulmasıdır. Malzemelerde doğru olanı kullanmak kadar akılcı olarak da seçim yapmak gerekir. Trekkingde öncelikli malzeme giyimdir. Bunun nedeni yürüyüşte en önemli şeyin vücut sağlığı olduğudur. Vücut sağlığını bozmayacak rahatlıkta ve ferahlıkta giyim malzemeleri gereklidir. Trekking de konaklama, yani kampta yapabileceğimiz için kamp malzemeleri de gerekmektedir. Açıklamasını yaptığımız tüm kamp malzemeleri kampçılığın temel ABC malzemeleridir. Standart malzemeler olarak ele aldık ancak konfor isteğinize ve şartlarınıza göre çeşitlendirmek sizin elinizde. Kitabın sonunda tam liste verdik faydalı olacaktır. Şimdi önem sırasına göre malzemelerimizi tanıyalım. 

Standart ( Olmazsa Olmaz ) Malzemeler :* Aşağıda listesi bulunan malzemeler olmadan doğada yürüyüşe çıkmayın ve bu malzemeleri kullanmakta ustalaşın. kullanmakta ustalaşın. Yürüyüş için ortopedik, ayağa ve yere iyi tutunan yürüyüş botu ( mevsime göre bot seçilmelidir.

Malzeme Listesi:
– Bot
– Bot Fırçası
– Tozluk
– Su Şişesi
– Pusula
– Şapka
– Düdük
– Sırt Çantası


*Yazlık Bot ;Yazlık botun çok iyi havalandırma sağlaması, bileği koruması ama hafif ve yumuşak olması gerekir. Gore-Tex botlar yazın uygun değildir, botun tozdan ve kirden özel membranı zarar görür. Güneşin zararlı ışınları da Gore-Tex astar için zararlıdır. En iyi yazlık trekking botları cordura kumaş ve süet deri olarak üretilenlerdir. Kışın yapılacak yürüyüşlerde kullanılacak botların da suya dayanıklı, tabanları sağlam ve dişli olması tercih edilmelidir. Gore-Tex botlar tercih edilmelidir. Pahalı bulanlar deri botlarını Waxlayarak su geçirmez hale getirebilirler.

*Kışlık Bot ;Kar yürüşleri için kalın deri botlar tercih edilir kar olmayan havalarda ise su geçirmez bot idealdir. Gore-Tex botlar tercih edilebilir.

Her türlü bot ile yürüyüş yapamazsınız. Yürüyüş botlarının en belirgin özelliği arka tarafları alçaktır bu yürüyüşü kolaylaştırır. yürüyüş botlarında taban çok önemlidir. Eğer botunuzun tabanı rahat değil ise ilaveten silikon taban edinebilirsiniz.

*Bot Fırçası ; küçük 10cm boyunda plastik fırçadır. Yürüyüş sonrası bulduğumuz bir suda botlarımızı temizleriz.

*Tozluk : Tozluklar kı yürüyüşlerinde çok önemlidir, botun üst kısmından başlardize kadar uzanır botun yukarıdan su almasını önler, yürüyüş pantalonunun çalılardan yırtılmasını önler. ve paçalarınız kirlenmediği için rahat bir dönüş yolculuğu yaşarsınız.

*Su şişesi veya matarası ( alüminyum olmalı ) Yanınızda taşıdığınız su bitebilir, temiz bir su kaynağı bulduğunuzda sağlam bir su kabına ihtiyacınız olacaktır. Her zaman bir matara sahibi olmak pet şişe ile su götürmekten daha iyidir. Pet şişenin kendini çöp gibi göstermek ve attırmak özelliği bilinen bir gerçektir. Size tavsiyemiz plâstik veya alüminyum askeri mataraları kullanmayın. Boş halde bile ağır olurlar. En iyi seçim, alüminyum su veya çanta içine konulan ve bir hortum vasıtası ile su içilen koku yapmayan ve extreme ısı farklılıklarına dayanıklı plâstikten yapılmış su torbaları olacaktır.*Düdük Gruptan kopabilirsiniz, kaybolabilirsiniz, bir yere yuvarlanıp bir yerinizi yaralayabilirsiniz. Ne ile diğer yürüyüşçüleri uyarıp, yerinizi belli edeceksiniz? Düdüğün tiz sesi sizin sesinizden üstündür ve daha uzaklardan duyulabilir. Bulabilirseniz bir tarafı termometreli bir tarafı pusulalı modelleri tercih edin ve düdüğünüzü kesinlikle bir iple boynunuza veya gömleğinizin düğmesine asın, asla da kaybetmeyin.

*Pusula ( büyük veya küçük fark etmez ) Basit bir yürüyüşte yürüyüşe hangi istikametten başladığınızı bilmeniz gerekir. Yönünüzü muhafaza etmek için gereklidir. Tam bir pusula almak istiyorsanız, tercihiniz her zaman SILVA tip veya mercekli askeri pusulalar olmalıdır. Pusulasız doğa sporcusu olmaz.

*Şapka Yaz/Kış gereklidir. Bir şapka ile güneşin altında en az iki saat daha fazla kalabilirsiniz. Çok soğuk bir ortamda da ısı kaybınızı asgari düzeyde tutabilirsiniz. Geniş kenarlı şapkalar Yaz/Kış idealdir.

*Ateş başlatıcı malzeme ( kibrit, çakmak, varsa magnezyum çubuğu v.b. ) Yürüyüşte suya düştünüz, hava güneşli ama esinti fazla veya akşam karanlığında kayboldunuz. Ateş en büyük kurtarıcıların başında gelir. Suya dayanıklı veya ıslanmaya karşı önlem alınmış malzemeler kullanın. Normal bir kibriti balmumuyla veya üzerine mum eriterek su geçirmez hale getirebilirsiniz.

*Rüzgârlık veya yağmurluk Molalarda terli halde esintide kalabilirsiniz, böyle bir durumda bir rüzgârlık hayat kurtarıcı olacaktır. Hava bir anda döner ve sağanak verebilir, yanınızda getirdiğiniz yağmurluk hele hele en iyisi bir panço sizi koruyacaktır. Pançolar çadır olarak bile işlem görebilir. Doğada garanti diye bir kelime yoktur. Garantinizi siz sağlamaya çalışın.

*Düdük ; Düzük çok önemlidir, doğada haberleşme çoğunlukla düdük ile sağlanır. her yürüyüşcünün bir düdüğü mutlaka olmalıdır.

*Sırt çantası ; Yazın daha ufak, kışın biraz daha büyük çanta kullanılır. Yazın içine koyulacak malzeme miktarı kışa göre biraz daha az olduğu için 35 Lt. lik bir çanta yeterlidir. Kışın ise 40 Lt. den başlayan çantalar sağlıklıdır. Çantalarınızın yanlarında mutlaka su şişesi veya matara cebi olmalıdır.

*Ek Gıda ve İlk Yardım kiti Her ne kadar rehberlerinizde ilk yardım çantası olsa da siz genede yanınızda basit ilk yardım malzemelerinden bulundurun. Yara bandı, bir adet bandaj gibi. Bunların dışında sürekli kullandığınız bir ilaç varsa yanınızda bulundurun ve konu hakkında rehberinizi bilgilendirin.

Mevsim ve Bölgeye Göre ( Gerekecek ) Malzemeler: ( Duruma ve ihtiyaca göre kullanılan malzemelerdir. ) *Bere, eldiven, balaklava ( maske ) *İç giyim *Orta giyim * Dış giyim * Bileği saran bot * Baton * Tozluk * Mayo, şort * Spor ayakkabı, sandalet * Dudak kremi, güneş kremi * Güneş gözlüğü * Alın veya el feneri .

Etkinliğe özel ihtiyaç olduğunda bunlar etkinlik detaylarında belirtilecektir. size katılacağınız tur ile ilgili gereken malzemeleri söyleyecektir.

Bu malzemeleri temin edebileceğiniz yerleri yakında size buradan duyuracağız.

Tags, ,