Kanyonlar Kenti Kastamonu’da bir günde gezilebilecek şelale ve kanyonlar. İstanbul Doğa ile Çatak, Horma ve Valla Kanyonu ile Ilıca Şelalesi..
Bir önceki gün gece yarısı düşmüştük yollara ve İstanbul Doğa ile bir günümüzü Dünya Mirası Kentte Safranbolu’da geçirmiştik (bu maceramızı okumak için tıklayınız), ardından yine yollara düşüp Kastamonu’nun Dünyaca ünlü kanyonlarını gezmek için Azdavayİlçesi Başören Köyündeki (Göktaş Mahallesi) Yanık Ali Konağına gece saat 21:00 civarında vardık.
Yanık Ali Konağı
Yanık Ali Konağı, konaktakilerin anlatışına göre bölgenin zenginlerinden olan Ali Bey’in işçileri için yaptırdığı konakmış ve kendi evinde çıkan yangında vücudunda yanıklar oluştuğu için adı Yanık Ali’ye çıkmış ve kendisi de daha sonra bu konakta yıllarca yaşamış. Tam geçmişi bilinmese de 100 yıldan fazla tarihi olduğu düşünülebilir. Tabi harap hale gelen konak restore edilerek kullanılmış, projesinde de emeği geçen İsmail Menteş şu andaki işletmecisi olarak AB destekli fonlarla Küre Dağlarında Eko Turizmin canlandırılması için çalışmaya devam ediyor.
Pazar sabahı Konakta aldığımız köy kahvaltısı sonrasında planlarımıza bir kanyon daha ekleyerek çıktık yola. İlk durağımız Kastamonu Çatak Kanyonu olacaktı.
Çatak Kanyonu
Aslında etkinlik planlamamızda bulunmamakla beraber Azdavay’a yakın bir yerde konakladığımıza göre Azdavay ilçe merkezine 7 km uzaklıktaki bu kanyonu görmemek olmazdı, zira kanyon Dünya’nın 4. büyük kanyonu olarak ün yapmış.
Kanyona ulaşmak için ilçeden 7 km araçla gittikten sonra bir tabela görünmekte, bu tabelayı hazırlayanların aklına “+” işareti koymak gelmediğinden biraz yanıltıcı gibi görünüyor, zira bu yüzden üzerine “yalan” diye yazanlar da var. Tam bu yol ayrımından sonra aracınızla 1300 metre, yaya olarak 300 metre gitmeniz gerekiyor, yani aslında ikisini toplayacaksınız, biz bu noktada aracımızdan indiğimiz için 1600 metre yürüdük, doğa yürüyüşü seviyorsanız, hafif yukarı eğimli olan bu yol son derece güzel, biz de 28 Ekim tarihinde yılın ilk karına dokunma fırsatını bulduk bu sayede. (Yürüyüş rotamız için tıklayınız)
Rakım olarak 900 rakıma çıkıyorsunuz kanyona geldiğinizde, sonra cam terastan izlemeniz gerek bütün manzarayı, zira tam 450 metre yüksekten bakıyorsunuz aşağıya, kayalar bazı yerlerde çok daha yüksek olsa da, 450 metreden izlenilen manzara muhteşem ve aynı derecede ürkütücü. Bu manzarayı ancak fotoğraflar anlatır bence…
Kanyon zemininde Devrekani Çayı akıyor ve sesi bu yüksekliklere kadar da çıkıyor.
Burada bol bol fotoğraf çektikten sonra hemen yakınımıza gelen otobüsümüze bindik ve ikinci durağımız olan Horma Kanyonu’na doğru yola çıktık.
Horma Kanyonu
Azdavay İlçesinden Pınarbaşı İlçesine doğru devam ettik ve ilçeden geçerek 5 km uzaklıktaki Horma Kanyonuna vardık, burada bir cam teras yok ancak bu kanyon içinde de ahşap yürüme yolu var, bu yol yakın zamanda yapılmış, ben sonuna kadar yürümedim ancak kanyonda akan Zara Çayı’nın sanırım 3 km kadar sonra Ilıca Şelalesi olarak döküldüğü yere kadar yapımı bitmiş durumda, keyifli manzaralar verse de bir süre sonra ahşap zemin içinde yürümek çok keyif vermiyor ve doğaya kavuşmak, ormana girmek için geri döndük.
Kanyona girdiğinizde üzerinden geçtiğiniz ilk ahşap köprünün dönüş yoluna göre hemen solunda bir patika başlangıcı var, bu patikada ağaçlar ve kayalar işaretlenmiş durumda ve sizi muhteşem denilebilecek güzellikte patikalar, manzaralar eşliğinde Ilıca Şelalesine kadar çıkarıyor. Ancak belirtmek gerekir ki yolun ilk yarısı %20 eğimle yukarıya doğru, ikinci yarısı ise %20 eğimle aşağıya doğru, yani yol kısa ancak eğim nedeniyle doğa yürüyüşüne alışkın olmayanları zorlayabilir. (Yürüyüş rotamız için tıklayınız, Kanyon Şelale arası 8 km yürüdük, wikilocu kapatmayı unuttuğum için 12 görünüyor, otobüsümüzle gittiğimiz yolu da kaydetmiş)
İlk yarısı bittiğinde bir tepeye çıkıyorsunuz ve muhteşem bir manzara eşliğinde molanızı verebilirsiniz, zira biz öyle yaptık ve yanımızda getirdiklerimizi işte şu manzara eşliğinde yedik.
Daha sonra yer yer ağaç tünellerden yürüyerek Ilıca Şelalesine vardık.
Ilıca şelalesi
Biz orman içi yollardan Ilıca Şelalesine vardır ancak araçla gelmek isteyenler için Pınarbaşı İlçesine uzaklığı sadece 10 km, daha sonra sadece 800 metrelik bir yürüyüş yolu bulunmakta. Horma Kanyonu’nun bittiği yerde, Zara Çayı 15 metre yüksekten dökülüyor, suyun döküldüğü yerde doğal bir havuz oluşmuş, bu havuzun rengi, içindeki ve çevresindeki bitkiler nedeniyle yeşile çalmaktadır. İsterseniz tahta terasta isterseniz de zemindeki taşlarda güzel fotoğraflar çektirebilirsiniz.
Biz zaman sorunumuz nedeniyle hemen Valla Kanyonuna doğru yola çıktık.
Valla Kanyonu
Yaklaşık 45 dakika süren bir yolculuktan sonra Muratbaşı Köyü’ne ancak güneş batmak üzereyken vardık. Dünya’nın en derin ikinci kanyonu olan Valla Kanyonu Seyir Terası bu köyden yürüme parkuru olan ve sonundaki merdivenler hariç neredeyse hep iniş olan 1,5 km sonra. Kanyon 12 km devam ediyor ve bazı yerlerde 1100 metre derinliğe sahip, terastan ise yaklaşık 700 metreden izleyebiliyorsunuz bu ürpertici görüntüyü. Bu kanyona tehlikeleri nedeniyle kesinlikle rehbersiz girilemiyor ayrıca rehberle dahi girenlerin özel eğitimlerden geçirilmesi (işaret dili, ip inişleri, su mücadelesi eğitimleri) gerekiyor, zaten kanyonun %60’ı gölet ve bazı yerlerde girdaplar oluşmuş durumda.
Biz güneşi bu Kanyonda tamamen batırdıktan sonra tekrar Muratbaşı Köyüne gidip sıcak son demlik çayı içtik ve Yanık Ali Konağına doğru yola çıktık, yaklaşık 2 saat sürecek yolculuğumuz Ebru Avcı’nın muhteşem tondaki sesi ile söylediği şarkılar ve türkülerle devam etti.
Yanık Ali Konağına vardığımızda akşam yemeğimiz hazırdı, günün menüsü yöresel yemeklerden olan kara çorba, ekşili pilav, mantar sote, etli patates ve salatadan oluşuyordu. Özellikle kara çorba muhteşem bir tat olarak aklımda kalacak, bir sonraki kez içme fırsatı bulana kadar, içinde karamuk yani kızamık çiçeği varmış, köy tavuğu ve tereyağıyla inanılmaz bir tat çıkmıştı ortaya. Yemek tartışmasına ekşili pilavda ne olduğu damgasını vurdu ve içinde en son asma yaprağı olduğunu yapan kişiden öğrendik (Şengül Varlı ve ben tahmin etmiştik aslında).
Saat 21:30’da ise Konak bahçesinde yaktığımız ateş başında şarkılar türkülere geceyarısına kadar devam ettik. Ebru Hanımın muhteşem sesine Merve Kurt ve ben de ayak uydurmaya çalıştık, rahatsız ettiklerimiz olduysa affola…
Bu gezimizde burada ve Safranbolu sayfasında yer alan bayraklı fotoğraflarımızı çekmemizi sağlayan Bayraktarımız Tuğba Çetrefli’ye de ayrıca teşekkür ederim.
Gezimizin ikinci rehberi Anıl Köroğlu’na da bütün katkıları için teşekkür ederim. 3. Gün desteklerinden ötürü Şengül Varlı’ya da teşekkür ederim.
Gezimiz burada bitmesini planlamadığımız halde, yaşadığımız büyük ama şansımız ve kaptanımız Turan Uçar sayesinde sonuçları itibariyle küçük talihsizlik nedeniyle sona erdi. Turan Kaptana da teşekkür ederim.
Burada adını anamadığım bütün katılımcılara (isimsiz kahramanlara) tek tek teşekkür ederim ve herkese tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Başka gezilerde görüşmek üzere…